11 Ağustos 2008 Pazartesi

Menekşe/Menevşe -2

Moru hep sevmiş, sıcak bulmuşumdur; her ne kadar depresyon rengi olsa da...
Mor menekşelerimle ilgili yazı bir seneyi aşkın süredir yarım kaldı. Oysa o kadar güzel bir vuslat yaşandı ki... Kısaca özetlemek gerekirse:

Eninde sonunda menekşe hakkında yazmak benim için kaçınılmazdı. Asıl süpriz ise Zinnur Hanım'ın bahsettiği menekşe şurubuydu. Eşim Fransa'ya gidiyordu, ve siparişler bulunmuştu! Toplantılardan arta kalan tüm zamanında, yanına arkadaşlarını da katarak mağaza mağaza dolaştı, şurup aradı. Umudu kestiğimiz bir sırada ben internetten hangi zincir markette satıldığını öğrendim. Neyse ki yakınlarında bir tane vardı da menekşe şurubuna ulaştık.


Fransa'dan gelen pakette şurubun yanısıra daha büyük bir süpriz olmak üzere, menekşeli yoğurt, menekşe şekeri ve menekşe reçeli vardı. Reçeli açmaya hala - evet hala kıyamadım.


Yoğurtlar eninde sonunda bozulacaktı, mecburen yedim - tadı biraz hayal kırıklığı oldu.
Şekerleri ağzınıza aldığınız anda menekşe tadını/kokusunu alıyorsunuz. Daha ne olsun.
Şurup ise kullanmakla bitecek gibi değil. Acilen yeni tüketim yolları keşfetmeliyim. Hem de yazmaya mevzu çıkarmalıyım.
Şimdilik dolapta durmaları yeterince sevindirici. Son kullanma vakitleri yaklaşsa da...

Bu kısa yazıda morun beni mutlu ettiğini, onu ne kadar sevdiğimi söylemiş miydim? Şirin değil mi ama?

8 Ağustos 2008 Cuma

Tembelliğimin son haddindeyim.
Son bir aydır her gün kafamda yazılar yazıyorum bloguma. Konular, fotoğraflar, her şey tamam. O kadar gerçekçi ki, "yazmışım kadar" oluyor.
Kahvemi sabahın ıssız saatlerinde içerken, serin ve temiz hava dibimdeki pencerenin tüllerini havalandırırken, bir neşe kapladı içimi. An o andır, başlamak lazım tekrar.
Tüm iyi niyetimle....